Her Dünya Kupası sürprizlere gebedir; çünkü kupa öncesinde çok sayıda favori takım vardır ama bunlar birer birer elenir, sonunda kupayı bir takım kazanır. Brezilya Dünya Kupaları tarihinin başından beri katıldığı her kupaya favori olarak başlar; çok sayıda kupayı da kazanmıştır zaten. Bu sefer de öyle oldu, net favoriydi ve kupada net biçimde en güzel futbolu oynayan birkaç ülkeden biriydi. Ta ki Hırvatistan’ın karşısına gelene kadar. Hırvat takımı, Brezilya’nın üstün oyununa boyun eğmeyen, tam tersine maç boyunca Brezilya’dan daha fazla topa sahip olan bir görüntü çizdi. Neymar’ın uzatma dakikalarında gelen golünden sonra ise adeta küllerinden doğdu Hırvat takımı ve Brezilya’nın geriye yaslanmasıyla beraberlik golünü buldu. Ardından da penaltılardaki üstünlük geldi; çünkü Hırvatistan’ın kalecisi sadece maç boyunca en az 4 golü kurtarmakla kalmadı, penaltılarda da 2 penaltı daha kurtardı. Maç sonrası Hırvatistan’ın iki dev yıldızından çok önemli ve anlamlı açıklamalar geldi. Biri, Sosa’ydı. Genç oyuncu, “Benim için” dedi, “Futbol Brezilya’dır, Brezilya da futboldur. Onları elemenin verdiği duyguyu tarif edemem.” İkinci oyuncu ise takımına müthiş bir liderlik yapan, olağanüstü oynayan Luka Modric’di. Modric, 2008’de Türkiye’ye son derece dramatik bir maçla nasıl elendiklerini unutmamıştı ve Fatih Terim’in o zamanki sloganını tekrar etti: “Asla pes etme…” Gerçekten de Hırvatistan pes etmedi ve ödülünü aldı.