Siyaset 27 Nisan 2023
Bu haber 2 yıl önce yayınlandı

Siyasal bölünmenin resmidir: Depreme bile parti gözlüğüyle bakıyoruz

Ankara Enstitüsü, Türkiye’de toplumun siyaset ve devletle ilişkisini araştırdı, bulguları çok çarpıcıydı: Toplum, bütün önemli konularda destekledikleri siyasi partiyle neredeyse bire bir aynı düşünüyor.

  • 10Haber news

Biraz yumurta mı önce gelir tavuk mu, sorusu gibi: Siyasi partiler toplumdaki bazı görüş ve düşüncelerin aktarılmasına aracılık mı eder, yoksa o düşünceleri topluma aşılar ve toplumu yönlendirir mi?

Siyaset bilimi iki tür partiden de söz eder. 

Bir yanda toplumun ‘öncü’ partileri var, kendi düşüncelerini toplum içinde yaymaya, daha çok taraftar bulmaya çalışırlar. Bunlar daha ideoloji ve kimlik merkezli partiler.

Ama öte yanda bir de kitle partileri var; elbette bir ideoloji veya bizdeki yaygın adıyla ‘dava’ keskinliğinde olmasa da belli bir siyasi anlayışı, belli bir kimliği temsil ediyorlar ama daha çok toplumdaki eğilimleri ve hassasiyetleri kendilerine rehber ediniyor, deyim yerindeyse toplum ne yöne giderse o yöne yöneliyorlar.

Peki Türkiye’deki durum ne? Ankara Enstitüsü adlı düşünce kuruluşu için Özyeğin Üniversitesi’nden Doç Dr. Evren Balta ile enstitünün kendi araştırmacı uzmanı Dr. Hatem Ete’nin tasarlayıp yaptıkları ve sonra da sonuçlarını yorumladıkları bir araştırma, Türkiye’de toplumun kimi önemli sorunlar konusunda destekledikleri siyasi parti gibi düşündüğünü ortaya koyuyor.

Dr. Hatem Ete ve Doç Dr. Evren Balta’nın Ankara Enstitüsü için hazırladığı “Türkiye’de Toplum-Siyaset-Devlet İlişkisine Bakmak” başlıklı rapor, 21-26 Mart 2023 tarihleri arasında, tüm illerden rassal olarak seçilen 2 bin 346 katılımcı ile gerçekleştirilen saha araştırmasına dayanıyor.

Enstitü adına rapora bir sunuş metni yazan Dr. Ete, ‘Ankara Enstitüsü olarak, kamuoyunun seçmen tercihlerindeki son duruma odaklandığı bir zaman diliminde, seçmenlerin kararını etkileyen temel siyasal ve toplumsal dinamikleri çözümlemeye yönelik daha ayrıntılı bir araştırma yapmayı anlamlı bulduk. Bu çerçevede, toplumun Maraş depremi ve Suriyeli mülteciler gibi daha güncel gelişmelerin yanı sıra demokrasi, milliyetçilik ve Kürt sorunu gibi daha tarihsel ve yapısal başlıklara yönelik algı ve tutumlarını açığa çıkarmaya çalıştık. Araştırma bulguları, Türkiye’de toplum-siyaset ve seçmen-siyasi aktör/parti ilişkisinin sahici ve gerçekçi temellere yaslandığını gösteriyor. Konjonktürel ve/ya yapısal dinamiklere yönelik algı ve tutumlar ile siyasi aktör/parti tercihi arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor’ diyor.

Depremde seçmen konsolidasyonu

Gerçekten de araştırma bulguları vatandaşın bu sayılan konularda desteklediği siyasi partiden çok da farklı düşünmediğini ortaya koyuyor. Örneğin deprem konusu. En genel sonuca baktığınızda halkın yüzde 56’sı depremde hükümetin performansını başarısız buluyor, yüzde 39’u ise başarılı.

Bu cevapları verenleri parti tercihleriyle birlikte görünce manzara belirginleşiyor: Ak Parti seçmeninin yüzde 90’ı, MHP seçmeninin ise yüzde 85’i hükümeti depremde başarılı buluyor. Kimlerin hükümeti başarısız bulduğunu söylemeye gerek yok herhalde.

Araştırmacılar, muhalefetin performansını da sormuş. Genel sonuçta yüzde 50 muhalefeti de başarısız buluyor, sadece yüzde 37 başarılı buluyor. Muhalefeti başarılı bulanların muhalefet partisi seçmenleri arasında daha fazla olduğu da görülüyor.

Depremin sorumlusu kim? Mevcut hükümeti sorumlu bulanlar ile müteahhitleri sorumlu bulanlar neredeyse birbirine eşit. Burada hükümetin deprem sonrası müteahhitleri suçlayıp tutuklamaya girişmesi ve ‘deprem asrın felaketi’ söylemi, iktidar yanlısı seçmene sarılacak bir dal vermiş gibi gözüküyor. Ak Parti ve MHP seçmenine göre en büyük iki sorumlu, müteahhitler ve depremin kendisinin çok büyük olması.

Bir konuda daha iktidarın deprem sonrası söylemi etkili olmuş gibi duruyor. Seçmenin yüzde 47,4’ü deprem sonrası devlete güveninin azaldığını söylerken, depreme rağmen devlete güveninin arttığını söyleyenler (yüzde 22,3) ile devlete güveninin değişmediğini söyleyenlerin (yüzde 26,3) toplamı yüzde 48,6 olmuş.

Peki hükümetin deprem konutlarını 1 yılda bitirmesi inandırıcı mı? Yüzde 41,8’e göre evet inandırıcı. Bu oran, Cumhur İttifakı’nın seçimde beklediği oya da çok yakın. Yani Cumhur İttifakı en azından kendi seçmenini ikna etmiş. Nitekim detaya bakınca, Ak Parti ve MHP seçmeninin yüzde 90’a varan oranlarda bu sözü inandırıcı buldukları görülüyor.

İktidarın yumuşak karnı: Göçmen politikaları

Parti söylemiyle seçmen düşüncesinin ayrıştığı ender konulardan biri Suriyeli göçmenler konusu.

Seçmenlerin yüzde 54,5’i Suriyeli göçmenlerin bir gün bile geçirmeden hemen geri gönderilmesi gerektiğini söylüyor. Ak Parti seçmenlerinin yüzde 31’i, MHP seçmeninin yüzde 40’a yakını bu görüşte. CHP ve İyi Parti seçmenlerinin yüzde 80’e varan kısmı Suriyelileri hemen göndermek istiyor.

Seçmenin göçmenlerle ilgili duyguları o kadar sert ki, neredeyse yarısı göçmen karşıtı siyasi söylemleri de gayet uygun buluyor. Seçmenin yüzde 68’i göçmenlerin Türkiye’de suç oranını arttırdığını, yüzde 76’sı Türk ekonomisi için bir faydaları olmadığını, yüzde 65’i göçmenlerin Türkiye’de doğmuş kişilerin işsiz kalmasına yol açtığını, yüzde 66’sı da göçmenlerin Türk kültürünü tehdit ettiğini düşünüyor. Yüzde 60, göçmenlerin hiçbir biçimde topluma uyum sağlayamayacağı kanısında.

Ama bütün bu keskin düşüncelere rağmen seçmenin yüzde 58,9’u göçmen sorunun daha iyi bir uyum politikasıyla çözülebileceği inancında. Yüzde 53 göçmen sorununu mevcut iktidarın çözemeyeceği kanısında. ‘Hükümet çözemez’ diyenler Ak Partililerin yüzde 9’u, MHP’lilerin ise yüzde 21’ini oluşturuyor. Buna karşılık muhalefetin bu sorunu çözeceği konusunda da çok emin değil seçmen, yüzde 42,3 ‘Muhalefet çözer’ demiş, yüzde 43,1 ‘Çözemez.’

Türk demokrasisine 11 üzerinden 4,51 not

Araştırmacılar, deneklerden Türkiye’de demokrasiye 10 üzerinden not vermelerini istemiş. Beş seçmenden biri, yüzde 22,8 demokrasiye kafadan sıfır notunu vermiş.

Ama hemen heyecanlanmayın. Yüzde 16,7 de demokrasimize 10 üzerinden 10 vermiş. Hepsi aynı ülkede yaşıyor bu insanların.

Demokrasimizin ortalama notu, 0 da bir not olduğu için 11 üzerinden 4,51 olmuş. Yani sınıfta kalmış.

Yalnız baktığınızda Ak Partililerin demokrasimize ortalama 8,27; MHP’lilerin ise 7,68 gibi geçer ve yüksek notlar verdiği görülüyor. En düşük not verenler 1,42 ile İyi Parti, 1,46 ile HDP ve 1,71 ile CHP seçmenleri. Seçimde kararsız olduğunu söyleyenlerin demokrasi not ortalaması 4,50; ‘Oy vermeyeceğim’ diyenlerin ortalaması ise 4,35.

Seçmenlerimizin yüzde 46,4’ü gerektiğinde siyasi partilerin kapatılabileceğini söylüyor, yüzde 80’e yakını demokrasinin ‘seçimle iş başına gelmek’ olduğunu düşünüyor, yüzde 75’i demokrasinin azınlık ve muhalefet haklarına saygı anlamına geldiğini belirtiyor.

İlginç sonuçlardan biri, seçmenin yüzde 68,4’ünün ‘Türkiye’nin sorunlarını çözmek için kanun dışına çıkılabilir’ önermesine katılmadığını söylemesi. Yüzde 49,1’i ise ‘Devletin güvenliği vatandaşın haklarından önce gelir’ önermesine katılmıyor. En çarpıcısı, seçmenin yüzde 51,6’sının ‘Türkiye silahlanmaya harcadığı kaynağı eğitim ve sağlık gibi alanlara harcamalıdır’ önermesine katılması.

Milliyetçilik nedir? Ülkeyi sevmek mi, milleti sevmek mi?

Araştırmada, ‘Ne kadar milliyetçisiniz’ diye de sorulmuş ve deneklerden 0’dan 10’a kadar kendilerine not vermeleri istenmiş. Ortalama not hayli yüksek: 7,85. Ama daha da yüksek olanı kendine 10 verenlerin oranı. Katılımcıların yüzde 50,2’si 10 vermiş.

Bu ortalama 7,85 notundan daha düşük çıkan iki parti var: HDP’lilerin not ortalaması 4,02; CHP’lilerin kendilerine verdikleri notların ortalaması ise 7,44.

Peki ama milliyetçilik nedir? Yüzde 45,7 daha modern bir milliyetçilik tanımı olan ‘Yaşadığım ülkeyi sevmek’ cevabını vermiş. Yüzde 20 ise etnik milliyetçiliğin temeli kabul edilen ‘milleti sevmek’i tercih etmiş. Yine yüzde 20 daha da modern bir tanım olan ‘Dünyayı, doğayı sevmek’ demiş.

Milliyetçilik ülkeyi sevmekse, ‘Türk olmak’ ne demek? Yüzde 41,1’e göre ‘TC vatandaşı olmak’ yeterli. Yüzde 27,7 ‘Türk soyundan gelmek’v cevabını vermiş, yüzde 20,8 ise ‘Müslüman olmak’ demiş.

‘Kürt meselesinin sebebi dış güçler’

Peki Kürt sorunu için ne düşünüyor seçmen? Yüzde 53,7 Kürt sorunun kökeninde Kürtlerin ayrı bir devlet kurmak istediğinin bulunduğuna dair önermeye katılmıyor. Ama yüzde 36 bu önermeyle aynı görüşte.

Buna karşılık, ‘Kürt sorunu yabancı devletlerin kışkırtmasından kaynaklanıyor’ önermesine katılanların oranı yüzde 66. Yani her üç kişiden ikisi.

Seçmenin yüzde 58,8’i Kürt sorunun Kürtlere temel haklarının verilmemesinden kaynaklandığı önermesine katılmıyor; yüzde 60,9’u Kürtlere eşit hakların verildiğini ve uygulandığını düşünüyor; yüzde 46,3’ü Kürtlere ana dillerinde eğitim hakkı verilmesine karşı (yüzde 41 yana).

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.