İş-yaşam dengesi, anlamlı işler üretiyor olma duygusu, kişisel ve kurumsal olarak ‘daha iyi bir dünya için ne yapıyorum’ sorularına cevap vermek, kararlara katılmak ve sesimizin duyulması, bizi yataktan mutlu kaldıracak iyi bir kaç örnek olabilir.
İş hayatında genelde iyi bildiğimiz ve uzmanı olduğumuz konuları yapmaktan zevk alırız. Zamanımızı ve enerjimizi o işlere ayırırız. Pazarlamadan gelen bir genel müdür isek ana konumuz pazarlama ve satış olur, finanstan geldiysek tüm finans konularına ve kararlarına girmekte ustayızdır. Ama asıl işimiz artık iyi bildiğimiz işe karışmak ya da eski ekibimizi yönetmek değil, şirketin her fonksiyonunu önce öğrenmek, sonra yönetmektir. Hatta en iyi bildiğinize en az zaman ve odak ayırıp, bilmediklerinize ve büyük resme odaklanmanız gerekir.
İşin tamamını yönetmek, bir fonksiyonu yönetmekten çok daha farklıdır. Yeni nesil tepe yöneticilerin işleri artık çok daha zor. Sektörü takip etmek, dünyada olup biteni -büyük değişimi- izlemek, gelecekte olacakları takip etmek ve en önemlisi bağlı ve mutlu çalışan bir ekip yaratmak gibi yeni ve çok özel işlerimiz olmalı.
Yeni genel müdür olduğumda çok zorlandığım konulardan biri olmuştu. Çok şanslıyım şirket bana harika bir koç buldu ve bu zor dönemi beraber geçtik. Yaş 36 ve en alttan yükselerek gelmişim. Ama şirket ve toplam işi yönetme konusunda tecrübem yok denecek kadar az. Bugün 20 kişi yönetirken yarın 1000 kişiyi ve şirketi yöneteceksin demişler. Etrafımda soracak neredeyse kimse yok. Dün aynı pozisyonda çalıştığım arkadaşlara yarın nasıl genel müdürlük yapacağım? gibi sorular kafamda dönüyor.
Az bildiğim teknik, lojistik ve finans konularına daha az girerken, satış ve pazarlama toplantılarından çıkmazdım. Marka müdürü asistanları hatta uzmanlarla bile toplantıları yönetmek ve fikirlerimi dikte etmek isterdim. Çok uzun sürmedi, bilmediğim işlerin büyüklüğü ve başka bir ülkede olmanın zorlukları önümde birikmeye ve mutsuz çalışanları görmeye başlayınca yolumu çok hızlı değiştirdim. Koçumun önerisiyle hızlıca Niamh O’Keeffe’nin İlk 100 gün kitabını okudum ve planımı yaptım.
Sonra da aldığım en önemli ders, çok iş yerine az işe odaklan ve mutlu ve bağlı çalışanlar yarat oldu. İnsan kısmı işin en önemli kısmı, iyi bir lider olmaya çalışmak ve bunun için zaman ayırmak kritik.
Bugünlerde hem en üst düzey yöneticilerle tanışıp konuşurken hem de iş hayatına yeni başlayan gençlerle tanışma ve çalışma şansım oluyor. Çok hızlı değişen dinamikler ve üst üste gelen zor zamanları atlatmak için yataktan mutlu kalkmak herkesin en büyük hayali.
Bu arada gördüğüm ve duyduğum en önemli şey, büyük hatta uluslararası şirketlerde çalışan en üst düzey insanlarında mutsuzluğu hatta uğradığı haksızlıklar. Hatta baskılar ve haklarında verilen haksız ve adil olmayan kararlar. Dünyada her gün gördüğümüz ve yaşadığımız can acıtan olaylara ve kararlara, büyük şirketlerin haksız ve adil olmayan kararları eklenince kaçacak delik kalmıyor bize.
Öncelikle üst düzeyler, çalışma ve karar alma bağımsızlıklarını kaybederlerse tüm çalışanlar için de kabus başlar. İyi şeyler yaparken adil ve şeffaf olmayan ortamlarda sadece maaş alacağım diye kalıyor olmak iyi hissettiren bir şey olamaz.
İyi yöneticilerin ve üst düzeyin yapacağı en iyi şey, iyi bir çalışma iklimi yaratmak olmalı. Yeni nesil yönetim anlayışı diyebileceğim bu anlayış, yukarıdan aşağı inen strateji ve kararlar değil, aşağıdan yukarı da eş zamanlı çıkan ve ortak yaratılan hedefler ve vizyondur.
Anlamadığınız, parçası olmadığınız bir vizyon ve değerler setinin içinde olmak mutluluk verici olmaz.
Kuşaklar arası farklar çok konuşulsa da önemli olan yeni dünya düzeninde çokça konuşulan ve bence her kuşak için anlamı ve önemi olan; iş-yaşam dengesi, anlamlı işler üretiyor olma duygusu, kişisel ve kurumsal olarak ‘daha iyi bir dünya için ne yapıyorum’ sorularına cevap vermek, kararlara katılmak ve sesimizin duyulması, bizi yataktan mutlu kaldıracak iyi bir kaç örnek olabilir.
Bunların nasıl yapılacağını ve bu iklim ve kültürün nasıl yaratılacağını bilmemek, yapmamak için bir bahane olamaz. Beni her zaman en iyi hissettiren şey, her seviyeden arkadaşla konuşarak ve dinleyerek onların neyi istediğini ve nasıl daha iyi bir iklim yaratacağımıza beraber karar vermek olmuştur. Dışarıdan tutulan danışmanlıklar yerine, cevaplar çoğu zaman odamızın dışındaki arkadaşlarımızın kafasındadır. Çok para vererek aldığımız raporlar veya yaptırdığımız anketler yerine tüm çalışanlar birbirini dinlerse ve sonra birlikte çözümler üretip hayata geçirirse kendimizi başka bir evrende bulabiliriz.
Geçmişte biz nasıl dinlenmediğimiz için mutlu olmadıysak, şimdi biz genel müdür ya da direktör olduğumuzda niye aynı yöntemleri kullanmaya devam edelim? Bizim geçmişte hissettiğimiz kötü hisleri yaşatarak üstelik şu anda 20-30 yıl öncesine göre sayısız opsiyon varken arkadaşların gün içinde onlarca iş başvurusu yapmasını izleyelim. Amaç çok iyi seçim süreçlerinden geçirip seçtiğimiz, eğittiğimiz ve yatırım yaptığımız genç arkadaşlarımızı niye 2-3 ay içinde yeni işlere yollayalım. Eminim onların istediği ve yapmak istedikleri şeyler, geçmişte bizim istediklerimizden çok da farklı değil.
Geçmişe dönüp baktığımda en mutlu işlerimi yaparken pozisyondan bağımsız neler beni mutlu ederdi diye düşündüğümde şu listeyi yaptım;
-Alan açan ve sorumluluk veren liderlerle çalışmak.
-Proje ve fikir geliştirmeme izin veren, getirdiklerimi dinleyen, hemen olmaz demeyen ve sorular sorarak işi birlikte geliştiren hatta bazen hata yapıp öğrenmemi sağlayan liderlere ihtiyaç var.
-Ofise mutlu gitmemi sağlayan ortak bir hedef ve aynı hedefe inanmış iş arkadaşları.
-Sanırım bana verilen işin büyük hedefte ne katkı sağlayacağının bana açıklanması ve birlikte çalıştığım arkadaşlarında aynı hedefe inanması bizi daha mutlu tutkulu yapardı, 22 yaşında bile.
-Cesaretimin kırılmaması ve doğru ve adil olduğunu bildiğim işlerde özgürce konuşma hakkım.
-Çok gençken bana güvenilerek yurtdışı toplantılara gönderilmem, benim genç yaşta yönettiğim projelerde başından sonuna görüşmeleri yapmam, hatta hata olan bir işi düzeltmek için ben 3-5 kademe daha yukarıda olan Alman teknik direktörü ve genel müdürü pazar günü şirkete çağırıp problemi çözmelerini istemem.
-Kariyerimle ilgili kararlarda fikirlerime saygı duyulması ve benim verdiğim kararlarda son sözün bana bırakılması, hata yaptığımda bile arkamda durulması.
-Her zaman olmasada! yurt içi ve yut dışı atamalarda fikrimin sorulması ve karar sürecine katılmam hep iyi hissettirmişti. Ya da hata yaptığımda yönetimin, hatayı benim yaptığımı söylemek yerine, bir hata olmuş düzeltip gelelim demesi.
-Ne ve nasıl yaptığımın değil, iş sonucumun sorgulanması
-Bana verilen sorumluluklarda her gün neredeyiz, bitirdin mi? soruları yerine işi bitirdikten hatta uygulamaya geçtikten sonra sonuçlarını konuşabilmek.
-Yeni iş ve inovasyon kararlarının bana ve ekibe bırakılması.
– Şöyle bir yönetim kurulu toplantısı bile hatırlıyorum, yeni bir marka denemek istiyoruz ama daha önce denenmediği için sonucun ne olacağından emin değiliz, fakat biz ekip olarak inanıyoruz, XXXXXX doları sokağa atabiliriz dediğimde, CEO’muzdan yürüyün cevabını almak.
-İşe geliş gidiş saatlerimin sorgulanmaması ve ajandama saygı duyulması.
-Hepimizin zor da olsa kurmaya çalıştığı bir iş-yaşam dengemiz var, ailelerimiz, çocuklarımız onların gösteri günleri ya da tüm yıl beklediğimiz tatillerimiz. Kısaca, tatilime dokunma. Üstelik bunların işe olumlu yansıması o kadar fazla ki tahmin edemezsiniz. Siz tatil sevmiyorsanız, bu bizim sorunumuz değil.
-Sadece şirket işleri değil, kişisel gelişimime ve çevre oluşturmaya fayda sağlayan şirket dışı gönüllülük veya girişimlerle birlikte olma konusunda özgür olma.
-Anlamadığımız şey, yeni tanıştığımız insanların veya girişimlerin bazen yıllardır bulmaya çalıştığımız soruların cevaplarını bizden önce bulmuş olmaları ihtimali. Neden olan varken yeniden yapmak için zaman ve enerji harcıyoruz.
-İnsanların seninle çalışma istekleri ve takip etmeleri için onlara kendini ve hedefi anlatmak için daha çok zaman ayırma.
Bir genel müdürün daha önemli bir işi olduğunu hiç düşünmedim. En önemli gücümüz iş arkadaşlarımız ve işe gitmek için yataktan mutlu kalkan bir ekiple çalışmak ve üretmek değil mi? Aradığınız burada değilse, başka yerde vardır!
29 Ocak 2024 - Sizi unvanlarınız değil iş sonuçlarınız ve etrafınızdaki insanlar zenginleştirecek
25 Ocak 2024 - Hangimiz yaptığı işi yapmaktan mutlu?
22 Ocak 2024 - Kendine ve düşünmeye alan aç
18 Ocak 2024 - Siz de hiç ‘Ben bu şehirde yaşarım’ hissine kapılır mısınız?
15 Ocak 2024 - İş aramak için güzel bir gün, hava kapalı ve hafif yağış var