Size de oldu mu bilmiyorum ama ben penisim kaybolmadan önce özellikle yurt dışında kaldığım otelde yatağa oturduğumda durup dururken aklıma seks gelirdi.
başkalarının hayatta düşünecek başka hiçbir şey kalmadı mı yani diye konuşabileceği konuları düşünen her boka maydanoz dadacı bir mizah araştırmacısı olduğumdan, bunun neden olabileceğini de araştırdım tabi.
artık veri olarak doğru kabul ettiğim bende bir arıza olduğu açıklaması dışında, bu doğru da başka nedenler neler olabilir konusunu da düşündüm.
ilk önce Umberto Eco’un ‘Travelling with Salmon’ kitabında olayı ele almakta bana yardımcı olacak bazı kavramlar buldum; Geoff Dyer’in “Otherwise Known as the Human Condition” adlı kitabında “Sex and Hotels” adlı denemesini de okudum.
“The Right Stuff” adlı kitabında yazar Tom Wolfe Amerika’da olan türdeki motel odalarının, yani resepsiyonun ayrı binada olduğu ve bütün odaların dışarıda yan yana mesafeli olarak konumlandığı, dolayısıyla herkesin odasına anonim olarak girme imkanı bulunan motel odalarının kaçamakları kolaylaştırıp Amerika’da seksüel devrim yaşanmasının en büyük nedeni olduğunu söylüyor.
motellerde durum böyle olabilir yani onlar evlilik dışı seks için düşünülmüş olabilirler ama otellerde resepsiyonun ve birçok görevlinin bakışlarının dolaştığı lobiden geçmek zorundasınız. Ancak otel lobilerinin de Fransız teorisyen Marc Ague’nin ortaya attığı kavramla “süper modernitenin olmayan gerçeküstü yerleri” (non-place of supermodernity) olması özelliği var. Zor bir kavram bu, o nedenle açmak zorundayım: yazara göre otel lobisi, uçak kabini, havalimanı transit yolcu alanı gibi yerler modern yaşamın hayatımıza soktuğu aslında ‘yer olmayan yerlerdir’.
Düşünün otel lobisine girer girmez rutin yaşamın dışına çıkıyorsunuz ve sizi benliğinizden soyutlama süreci başlıyor, ilk önce resepsiyona gidiyorsunuz, pasaportunuzu ve kredi kartınızı veriyorsunuz. Ve adım adım bu gerçeküstü süper modern ülkenin, bu aslında yer olmayan yerin geçici vatandaşı olmaya başlıyorsunuz. Sizi gerçek dünyadan koparıp sorumsuz davranmaya iten süreç gibi bir şey.
Don DeLillo “White Noise” romanında “Odaların özelliği çok çok içeride olmalarıdır” diyerek başlıyor cümlesine ve “odalarda insanlar çok çok içerilerde olduklarından diğer her yerde davrandıklarından çok farklı davranırlar. Sokakta, parkta, havaalanında bir şekilde davranan insanlar odalarda tamamen farklı davranır” diye devam ediyor.
Geoff Dyer ise yukarıda bahsettiğim yazıda bütün otel odalarının iç mimarisiyle, sunduğu imkanlarla ve özellikle temiz bornozlarıyla müşteriyi seks fikrine davet ettiğini söylüyor. Odanın kirletilmeye başlanmasının ilk adımı bu olabilir, ama yazar bunu söyledikten sonra, muzip biçimde “otel odasında seks odada iki kişi olursa daha da iyi olabilir” diyor. Espri güzel ama konumuz şu anda bu değil.
iki adet temiz bornoz yanında mini barda içkiler ve büyük ihtimalle televizyonda da soft porno filmleri olunca yukarıda anlattığım bütün koşulların bulunduğu oda bize kaçınılmaz biçimde seksi hatırlatır tabii ki.