Çoğu insan Bihter ile Behlül’ün Aşk-ı Memnu’daki büyüsünü tekrar bulmayı arzuladığından Beren Saat ile Kıvanç Tatlıtuğ’un ‘Last call to İstanbul’ filmini bu beklentiyle seyretmiş olmalı. Ben eski diziyi seyretmemiş olduğum için sırtımda bu duygusal yük olmadan başladım filmi izlemeye.
Komedime başlamadan önce şunu baştan söyleyeyim, aslında filmi ben beğendim. Romantik komedi dalında Netflix veya diğer platformlarda bulabileceğimiz diğer filmlerin çoğundan iyiydi mesela. görüntüler, kamera kullanımı gibi teknik meselelerde de Hollywood’dan aşağıya kalmıyordu. Son sahne oldukça iyi düşünülmüştü ve romantik komedi izleyicisinin duygusal beklentilerine çok uygundu. iki usta oyuncu profesyonel olarak filmin türünün gerektirdiği her nüansı yakalamış.
bu gerçek duygularımı baştan söyledim ki bundan sonrakileri mizahçıya tanımanız gereken hoşgörü bağlamında okuyup değerlendirin.
Çocuk yaşlarımda izlediğim bir Fransız filminde kadına ve erkeğe ait bavulların havalimanı bagaj bandında yan yana gitmesi romantizmi anlatmanın çok güzel bir yolu olarak gelmişti bana. O sahneye eşlik eden şarkı da insanı romantizme çağırdığından bavulun ilişkilere dair romantik sembolü güçlü şekilde yer etti beynimde.
‘istanbul’a son çağrı’ filmi de yaklaşan romantizmin habercisi bir bavul sayesinde başlıyor.
ve sonra New York JFK’de olması katiyen mümkün olmayan bir şey oluyor. Beren Saat çıkmayan bavulu için yardım ister istemez yanına bir görevli geliyor. Oysa o ortamı bilenler orada yardımın böyle hızlı gelebilmesi için sizin ya biri tarafından ağır yaralanmanız veya yere çömelip cebinizden çıkardığınız kokaini ikram için hazırlamaya başlamanız gerektiğini de bilir. Yani orada uçuşlarla veya bagajlarla ilgili yardımcı olabilecek bir görevli bulabilmek katiyen mümkün değil. ABD devletinin sıradan vatandaşların gündelik hayatını mümkün olduğunca çekilmez kılma politikasının bir yansıması olmalı bu.
bu sahneden sonra da hemen bir ikinci imkansız gerçekleşiyor. Beren Saat bavulunu yanlışlıkla alan adamın bavulunda bulduğu telefon numarasını aradığında İngilizce mesajdan sonra Çince mesaj başlıyor ve Beren Saat kendinde fokurdamaya başlayan cinsel arzular nedeniyle o sırada mel mel bakmakta olan Kıvanç Tatlıtuğ’a ‘Kantonca mesaj çıkıyor’ diyor.
Pekinde doğup büyümüş ve Çince lehçeleri konusunda uzman bir dilbilimcinin bile kısa bir telefon mesajından kolay çıkaramayacağı lehçeyi Beren Saatin hemen bilmesi bana ilginç geldi.
Kız ile adam bizim umduğumuz gibi direkt otele gidip sevişecek yerde bavulun peşinden Manhattan’daki Chinatown bölgesine gitmeye karar veriyorlar. Beren Saat herkesin rahat bulabileceği Chinatown’ı nedense kendi başına bulamayacağını söylediği için birlikte bir taksiye atlayıp yola çıkıyorlar. Long Island trenine atlayıp sonra Penn Station’dan Downtown’a, subway ile Çin mahalesinin göbeğine gidecek yerde bunu nedense taksiyle yapan her turistin başına gelen olay bu çiçeği burnunda sevgililere de olmuş olmalı ki gördüğüm kadarıyla taksici Brooklyn köprüsünden filan karşıya geçecek yerde yolu inanılmaz uzatıp Central Park’ın kuzeyinden girip Çin mahallesine ulaşmaya çalışıyor. Yolu en az iki saat uzatan bu rota tercihi biz seyircilere Manhattan’da bir anlamsız gezi yaptırma amacına gayet uygundu.
Çin mahallesinde o gün sokağa çıkma yasağı olmalıydı ki sokaklar hiçbir zaman olamadığı kadar tenhaydı. Beren Saat aradığı dükkana girince o güne kadar hiçbir Amerikalının başaramadığını başardı ve Çinli bir grup insanla İngilizce anlaşabildi. telefonla Çin yemeği ısmarlamaya girişmiş ve ısmarladığı mantı yerine ördek gelmiş her insanın bildiği gibi bu mümkün olabilen bir şey değil.
Aranan bavulun orada olmadığı, bir otelde olduğu anlaşılınca ikisi o otele gidiyor.
onlar otele girer girmez hala daha tam anlamlandıramadığım bir tuhaf yeni duygusal yolculuk başladı benim için. kız ile oğlanın kendi odalarındaki soyunma sahneleri verilirken ben Beren Saat’ten çok Kıvanç Tatlıtuğ’un soyunmasını daha heyecanla izlemekte olduğumu fark ettim.
bu benim için yeni olan duygu ikisinin sevişme sahnesinde zirveye çıktı. kız oğlanın tam pantolonunun fermuarını indirirken poposunu dayadığından bizlere çok daha ilginç gelebilecek görüntüyü de maalesef kaçırdık.
Bu ortadan bölünmüş perdeden verilen ikisinin odalarında duş almasını gösteren sahnede de olmuştu bana. o sahnede hayatımda ilk kez bornozunu çıkarmaya hazırlanan kadını değil adamın bornoz çıkarışını daha ilgiyle seyrettiğimi fark ettim.
bu kalıcı bir duygu mu yoksa sadece Kıvanç Tatlıtuğ’a yönelik bir şey mi, henüz bunu bilmiyorum ama eğer kalıcı bir duyguysa o zaman radikal bir hayat tarzı değişikliği de gerekebilir.
ikisi sevişmeye odaya inmeden önce otelin roof’unda buluştuğunda Kıvanç Tatlıtuğ neredeyse vücudunun tüm deliklerinden duman çıkartabilecek bir şehvetle sigara içen Beren Saat’e sen sigara içiyor muydun diye absürt bir soru soruyor. bunu beyni sekse hazırlanan bir erkeğe gelen doğal aptallığa bağlayabiliriz Ama ikisinin o roof’ta her makul türk çiftinin yapacağı gibi birlikte erik dalı oynamak yerine İngilizce şarkı söylemeyi tercih etmesini doğrusu yadırgadım.
sevişmeye başladıklarında yukarda bahsettiğim sahnede Beren poposunu Tatlıtuğ’a dayadığında ben çıkan seslerden Tatlıtuğ’un erken boşaldığını sandım. ve bu yakışıklı bile bana benziyormuş diye sevindim. neyse seviştiler ve sabah oldu.
Spontane bir seks gecesinin sabahında her erkeğin olmasını isteyeceği şey kendiliğinden olmasına ve kadın kendi arzusuyla odasına gitmesine rağmen, mantıklı hiçbir erkeğin yapmaması gereken şeyi yaptı Tatlıtuğ ve onu arkasından takip etti.
Tatlıtuğ karakterinin Beren Saat karakterine neden o kadar hızla bağlanmış olabileceğini daha sonra Beren Saat’in bir kulüpte katıldığı orgazm olma taklidi yarışmasındaki performansını görünce anladım.
şunu bilimsel olarak söyleyebilirim ki Beren Saat’ın orgazm taklidi Meg Ryan’ın taklidinden bile çok daha başarılıydı. Hatırlayın Meg Ryan ‘When Harry met Sally filminde bir restoranda orgazm taklidi yaptığında yan masadaki kadın belki kendi de aynı şeyleri yaşar diye garsona bana da onun ısmarladığı neyse ondan verin demişti.
bu orgazmın şiddetinden aldığı güçle olsa gerek Beren’i koca bir bıçakla tehdit eden pezevengi tek bir yumrukla yere serebildi Tatlıtuğ karanlık bir sokakta.
gerçekçi bir film yapılmakta olsaydı bu sahneden sonra gelen sahnenin morgda olması ve Beren’in Tatlıtuğ’un cesedini teşhis etmesi gerekecekti ama bu bir romantik komedi olduğundan sonraki sahne ikisinin Woody Allen’ın Manhattan filmini çağrıştıran mizansende Manhattan’a bakarken marihuana içtikleri bölümdü.
sonra romantik komedi aniden sadece komediye ve sonra da trajediye dönüştü. yani hemen her evlilikte olan şeyleri onlar da yaşadı. ve film son sahnesinde tekrardan romantik komediye dönüşerek sona erdi.