İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran bir banka genel müdüründen pek beklenmeyen bir şey yaptı ve iki gün üst üste hükümetin ekonomi politikalarını eleştirdi; uygulanan makro ihtiyati tedbirler nedeniyle müşterilerine kredi veremediklerini söyledi, son olarak da Türkiye’nin acilen yeniden “piyasa ekonomisine dönmesi gerektiğini” söyledi. Aran’a bu eleştirileri yaptıran tablo, Merkez Bankası’nın bankaları kredi faizlerini düşürmeleri için Hazine’nin sabit faizli iç borçlanma senetlerini almaya zorlamasıyla oluştu. Bankalar kredilerine karşılık olarak Hazine bonolarını almaya başlayınca ansızın Hazine’nin borçlanma faizleri düşmeye başladı. Oysa ülkede yüzde 83,5 enflasyon var; gelecek yıla ilişkin en iyimser enflasyon beklentisi bile yüzde 35’den daha aşağıda değil ama Hazine’nin 5 yıllık borçlanma faizi yüzde 10 sınırında. Bankalara yönelik bu zorlama, Hazine’nin bütçe açığını ve seçimi finanse etmesinin ağırlıklı yükünü bankaların üzerine yıkıyor. Nitekim Hazine borçlanmasında ansızın sabit faizli, yani bankalara zorla aldırılan iç borçlanma senetlerinin payı çok arttı, buna karşılık enflasyona endeksli araçların payı sabit kaldı. Bundan 5 yıl önce Türkiye’de iç borçlanma senetlerinin yüzde 46’sı bankaların elindeyken bugün bu rakam yüzde 76’ya ulaşmış durumda. Enflasyon düşük kalsa ve faizler artmayacak olsa bankalar açısından büyük bir sorun yok ama Hazine borçlanma ihtiyacının daha çok artacağını ve bunun da faizlerde artışa neden olacağını herkes görüyor. Hazine borçlanma faizlerinin artması ise bugün elinde olağanüstü büyük bir portföy tutmak zorunda kalan bankaların çok büyük zararlar yazmasına neden olabilir. Dünya gazetesinde Şebnem Turhan bu konuda güzel bir haber derlemiş, içindeki uzman görüşleri de çok önemli.