Son dönemde adımın eskisi gibi popüler olmadığını sanıyordum, yanılıyormuşum. Resmi verilere göre 2022’de 9 bin bebekle en çok tercih edilen isim olmuş. Bir önceki sene de şampiyon değişmemiş. Peki Zeynep gibi yaygın bir isme sahip olmak nasıl bir şey? Gelin anlatayım.
Eski işimde yanımda ve karşımda oturan iki çalışma arkadaşımın adı da Zeynep’ti. Toplam 25 kişilik ekibin farklı bölümlerinde çalışan iki Zeynep daha vardı. Bir ekip düşünün; yüzde 20’si Zeynep! Söylememe gerek var mı bilmiyorum, hayatımdaki Zeynep’ler bu kadarla sınırlı değil.
Doğrusu son dönemde adımın eskisi gibi popüler olmadığını sanıyordum, etrafımda 15 yaş altı pek Zeynep yok artık, yanılıyormuşum. Resmi verilere göre 2022’de 9 bin bebekle en çok tercih edilen isim olmuş. Bir önceki sene de şampiyon değişmemiş.
Bir adaş arkadaşıma, “Zeynep olmak nasıl bir şey” diye sordum: Orta okul – lise sınıfında tam yedi Zeynep varmış: “Bu yüzden hep adım ve soyadımla birlikte hitap edilmeye alışmıştım. Evlenip de soyadımı değiştirmek, bu bakımdan da tuhaf oldu” dedi. Anne babası bu ismi zamansız buldukları için takmışlar, yani bir döneme ait olmadığı için. Bu adının sevdiği bir yanı.
Bana göreyse Zeynep olmanın en güzel yanı kapsayıcılığı. Bir ‘Zeynep’in nasıl bir aileden geldiğini, politik duruşunu, sosyal statüsünü, yaşını, doğduğu coğrafyayı, sadece adına bakarak tahmin etmeniz neredeyse imkansızdır. Herkes Zeynep, Zeynep herkes olabilir.
Adımla ilgili düşünmemin sebebi Quarz’daki Sarah Todd imzalı yazı oldu. Sarah, ‘Son derece yaygın bir isimle büyümenin psikolojik etkileri’ başlıklı yazısında kendi deneyimlerinden yola çıkıp ilginç noktalara değinmiş.
Yazı için görüş veren, isim bulma sitesi ‘Baby Name Wizard’ın kurucusu Laura Wattenberg’e göre, eskiden ebeveynler çocuğun toplumla uyumlu bir hayat sürmesi için bilindik isimler seçerken, son 20 yılda göze çarpan farklı isimler tercih edilir olmuş.
Wattenberg, “Ebeveynler çocuklarının sıradan olması konusunda gerçekten çok endişeli” diyor. Dizi ve filmlerdeki ilginç karakter adları, ünlülerin çocuklarına koyduğu sıradışı isimler de tercihleri etkiliyor ama ona göre değişimin asıl sebebi dijital dünyadaki kullanıcı adlarımız.
“Hepimiz kullanıcı adları seçiyoruz ve bir adın daha önce hiç kullanılmamış olması gerektiği fikrine alışıyoruz” diyor, Wattenberg.
‘Türkiye’de Özel İsimlerin Tarihi kitabının yazarı siyaset bilimci Doğan Gürpınar da Türkiye için çok benzer bir şey söylüyor: “Yakın zamana kadar isim koyma, ayrıştırmama pratiğiydi, değişmeme iradesini gösterirdi. Şehirleşmeyle birlikte bu değişiyor. Şimdi sınıf atlamanın, ayrışmanın, farklı olmanın bir aracı olarak görülüyor.”
Hem Türkiye’de hem dünyada ‘hiç kimsede olmayan isim’ merakının başını yine ünlüler çekiyor elbette. Kim Kardashian’ın kızına North adını koyması ve soyadıyla (West) bir araya gelince Kuzey Batı anlamına gelmesi… En farklı isim deyince hemen Gwyneth Paltrow’un kızı Apple’ın (Elma) hatırlanması. Okan Bayülgen’in İstanbul sevgisini kızında yaşatmak istemesi… Bundan esinlenip kızına ‘İzmir’ adını verenler… Sonuç, doğar doğmaz ‘kimselere benzememe’ yükünü sırtlanan bebekler.
Halbuki daha çok Amerikan kültüründe yüceltilen ‘özel olma’ baskısının karşısında, sıradan bir hayatın hiç de fena olmayabileceği anlayışı yükseliyor bir süredir.
Sosyal medya; ‘Narsistleri nasıl tanırız ve onların şerrinden nasıl korunuruz’ postlarıyla dolu.
Narsistler; başkalarından daha üstün olduğunu düşünen, kendini çok özel ve önemli gören, başarısızlığa ve eleştiriye tahammül edemeyen, gerçekleşmesi neredeyse imkansız hedefler belirleyen, bunlara ulaşmak için başkalarını kullanmaktan çekinmeyen, ulaşamadığında umutlarını yitirip çöken ve nihayet kendisiyle baş başa kaldığında varlığından utanacak kadar çaresiz hisseden insanlar. Klinik düzeyde toplumun yüzde 5’ini oluştursa da hepimizin zaman zaman paçamızı kaptırdığımız durumlar.
Sıradanlıkla ya da insan olmanın sınırlı kapasitesiyle barışmak, Britanyalı psikoterapist Mark Vahrmeyer’e “Narsizmin yükseldiği bir dönemde terapinin birincil hedeflerinden biri, insanın sıradanlığını kabul edebilmesi olmalı” dedirtecek kadar zor ama bir o kadar da değerli.
İskandinav ülkelerinin dillere destan mutluluğunun arkasında yatan kültür, biraz da kimsenin özel muamele beklemeden herkes gibi yaşaması.
Adımın eskiliğinden gelen ‘ağırlığı’ zaman zaman beni sıkmıştır. Ama o noktada imdada Zeynep’in bol varyasyonlu kısaltmaları yetişir. En başta yakınlarımın da bana seslendiği gibi ‘Zeyno’, havalı bir tercih olarak ‘Zep’, neşeli tınılarıyla ‘Zeze’, ‘Zezo’… Çok yaygın dolayısıyla sıradan olmasıysa, insanların normalleşmeye çalıştığı dönemin ruhuyla son derece uyumlu.
28 Ocak 2024 - Bir Ukraynalı genç kız ‘Japonya Güzeli’ seçildi, ortalık karıştı
21 Ocak 2024 - Ne kadar paylaşırsak o kadar iyi: Lohusa hikayeleri
11 Ocak 2024 - ‘Bi tık’ Türk Dil Kurumu sözlüğüne girdi
7 Ocak 2024 - Lululemon: Biz bu taytı kapsasak da mı satsak, kapsamasak da mı satsak
31 Aralık 2023 - Hediye işini son güne bırakanlar toplanın, bir şansınız daha var