72 yaşındaki Kalbiye Sağlam, yıllarca hizmetçiliği yaptığı evin kızı olduğunu öğrenmiş ve hayatının şokunu yaşamıştı. Yeşilçam filmlerini aratmayan hikayesinin detaylarını anlattı: Yaşadığım zorluklara bile bile sessiz kalmış olmalarına kızgınım.
Zengin bir ailenin evinde uzun yıllardır hizmetçilik yapan Kalbiye Sağlam’ın öğrendiği bir gerçek, hayatını birden bir Yeşilçam filmine çevirmişti.
Kalbiye Sağlam 1,5 yıl önce, yıllarca evinde hizmetçi olarak çalıştığı Niyazi Üzmez’in kızı olduğunu öğrendi. Niyazi Üzmez’in kendisine bizzat söylediği bu gerçek, İzmir Adli Tıp Kurumu’nun raporuyla da resmileşti. Doğduğu günden beri zor bir hayat yaşayan Kalbiye Hanım bugün 72 yaşında ve birçok hastalıkla boğuşuyor. Üzmez’in nüfusuna geçmesi ve mirasında pay sahibi olması için hukuki süreç devam ediyor.
Hürriyet’ten Necla Bayraktar’a konuşan Kalbiye Sağlam, yaşadıklarını ve hissettiklerini anlattı. İşte Sağlam’ın verdiği o röportajdan öne çıkanlar:
“İlk duyduğumda yaşadığım şeyin adı herhalde şok. İnanamadım. Çok kızdım, çok üzüldüm. Bile bile yaşadığım zorlu hayata karşı sessiz kalmış olmaları… Büyük bir haksızlığa uğradığımı düşündüm. Bir keder sardı tüm vücudumu. Yerimden uzun bir süre kıpırdayamadım. İçimden ‘Rabbim, yaşadıklarımı en iyi sen biliyorsun. Sana, senin adaletine sığınıyorum’ dedim. Yıllarca evinde çalıştığım, ‘Dayı’ dediğim, uzaktan babamın akrabası olarak bildiğim kişinin babam olma ihtimaline önce günlerce inanamadım. Geçmişin her karesi aklımdan geçti, gözlerimden yaşlar aktı. İçim kan ağladı.
Yeni yeni öğreniyorum, neredeyse benim dışımda herkes biliyormuş. Ve her öğrendiğim bilgide ayrı bir şok daha yaşıyorum. Bu sırrı bile bile nasıl beni kapılarında bu şekilde çalıştırdıklarını, nasıl bir vicdana sahip olduklarını anlamıyorum.
Annem de hiç bahsetmedi. Niyazi Üzmez’i de uzaktan akraba olarak bilir ve ‘Dayı’ diye hitap ederdik. Onun hakkında da iyi ya da kötü hiçbir şey söylemezdi.”
“28 yaşımda eşimi kaybettikten sonra ortada beş parasız kalınca bana “Gel burada çalış” dediler. Bana uzanan yardım elini minnet duyarak tuttum. Bana babamın çok uzaktan akrabaları olduğunu düşündüğüm bu insanların kol kanat gerdiklerini sanarak, kimseye muhtaç olmadan iki çocuğumu yetiştirebilmek için var gücümle çalıştım. Meğer bilmeden kan bağım olan kişilere; babama, eşine, çocuklarına, halalarıma, tam anlamıyla hizmetçilik yapmışım. Ve onlar beni Hizmetçi olarak kullanmaktan hiç gocunmamışlar. Bunu bilmek çok ağır, çok kötü bir his. Bana lütufmuş gibi sundukları işle belki de kendilerince vicdanlarını rahatlatmaya çalışıyorlardı. Benim hakkımı yediklerinin farkında değillerdi sanırım. Niyazi Üzmez ve diğer kan bağım olanlar için diğer çalışanlardan hiç farkım yoktu, çalışmamın karşılığı neyse onu verirlerdi.”
“Kimlikte babam olarak görünen kişi annem hamileyken ‘Doğsun bu çocuk, dereye atacağım’ diye yemin etmiş. Ben doğunca yemini bozulmasın diye beni bir süre dere kenarına bırakıp tekrar almışlar. Yine de ona karşı bir kızgınlığım yok. Sadece biraz tembeldi ve annemle çok geçinemedikleri için ayrıydılar. Zaten beni 15 yaşımda köye gelin verdiler. Çilem orada da devam etti.
Anlatsam roman olur derler ya o kadar zor geçti. Çok zebil bir çocukluk, gençlik geçirdim. 15 yaşında köye gelin verildim. 28 yaşımda, iki çocukla dul kalınca, cebimizde ekmek alacak paramız yoktu. Bir ay boyunca kıyıdaki bakkal -Allah razı olsun- ekmek verdi. Kocamın maaşı bağlanınca borcumu ödedim. Çocuklarıma bakabilmek için çok çalıştım. O dönemlerde o kadar çok çalıştım ki yorulan vücudumun ağrılarını duymayayım, çalışmaya devam edeyim diye sürekli ağrı kesici alırdım. Şimdi bel, diz, huzursuz bacak sendromu rahatsızlıklarıyla uğraşıyorum. O yılların acısı şimdi çıkıyor.”
“Bu olaylar psikolojimi de çok bozdu. Sürekli antidepresan kullanıyorum. Geçen hafta dizimden ameliyat oldum. Ameliyat sonrası 3 kişiye bir günde verilen ağrı kesiciyi bana bir günde verdiler. Ama Rabbime çok şükür, kendi çabamla ayakta kalmayı başardım. Çocuğumun birini okuttum, diğerini meslek sahibi yaptım. Çok şükür, belli bir seviyeye geldiler, kendi ayakları üstünde duruyorlar.
Benim bu yaştan sonra alacağım paraya çok ihtiyacım yok. 72 yaşına gelmişim. Sağlık sorunlarım için rahatlık sağlar. Çocuklarım için ‘ölüm hak, miras helal’ diyerek ve Türkiye’ye örnek kadın olarak hak hukuk mücadelesi veriyorum. Ölmeden mirasıma kavuşursam Çocuk Esirgeme Kurumu’na, Mehmetçik Vakfı’na düzenli bağış yapmayı istiyorum.”