Kültür Sanat 3 Aralık 2023
Bu haber 2 yıl önce yayınlandı

Türk sanat tarihinin en hazin kayıp hikayesi: Bedri Rahmi’nin Mozaik Duvar’ı

Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun 1958'de, Expo 58 için yaptığı, yıllar içinde parçalana parçalana ufalan çoğu parçası kaybolan 60 metrelik 227 metrekarelik Mozaik Duvar'ı hazin öyküsünü emekli diplomat Kaya Türkmen 'Devlet Terbiyesi' kitabında anlattı.

  • 10Haber news

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, 1958’de Belçika’nın başkenti Brüksel’de gerçekleşen Expo’58’de Türkiye Pavyonu için yaptığı 227 metrekarelik devasa Mozaik Duvar, Türk sanat tarihinin en hazin kaybolma hikayelerinden biridir. 2010 yılında Kıbrıs’ta açılan bir sergi sonrasında bu Mozaik Duvar’ın trajik kaybolma hikayesi ortaya çıkmıştı.

Sedat Ergin dün Hürriyet gazetesinde bu Mozaik Duvar’ın nasıl yıllar içerisinde parça parça kayboluşunun öyküsünü yazdı. Ergin’in yazısına kaynaklık eden de emekli büyükelçi Kaya Türkmen’in yakın zamanda çıkan ‘Devlet Terbiyesi’ kitabı.

Hikaye 1950’lerin ikinci yarısında başlıyor. Brüksel’de düzenlenecek Expo 58’i Türkiye o dönem devlet nezdinde çok önemsiyor. İktidarda bulunan Demokrat Parti fuarı, modern Türkiye’yi uluslararası alanda tanıtmak için bir fırsat olarak görüyor. Pavyon binası için bir yarışma düzenleniyor ve Utarit İzgi, Muhlis Türkmen, Hamdi Şensoy ve İlhan Türegün’den oluşan ekibin projesi yarışmada birinci seçiliyor.

Expo 58’deki Türkiye Pavyonu ve iki yapıyı birbirine bağlayan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Mozaik Duvar’ı.

Fuar için pavyon binası özel tasarlandı

Projede biri ahşap, diğeri cam olmak üzere iki bina yer alıyor. Ahşap bina Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u, Konstantiniyye’yi,  cam bina ise yeni Türkiye’yi temsil ediyor. Bu iki binayı mozaik kaplı 60 metrelik bir duvarın birleştirmesi planlanıyor. Bu duvar Asya ile Avrupa’yı, geçmiş ile geleceği birbirine bağlayacaktır.

Bu mozaik duvarı Bedri Rahmi Eyüboğlu yapıyor. 200 panodan oluşuyor duvar. İtalya’dan getirilen 1 milyon taş kullanılıyor yapımında. Eyüboğlu’nun 12 öğrencisi (aralarında Devrim Erbil’in de olduğu söylenir) sanatçının Salıpazarı’ndaki stüdyosunda bir yıl boyunca çalışarak bitiriyorlar mozaik duvarı. Hükümet bu eseri Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan satın alıyor. Sonra 227 metrekarelik mozaikler planlandığı gibi Brüksel’deki Türk Pavyonu’na yerleştiriliyor.

O yıllarda Brüksel’de görevli olan diplomat Doğan Türkmen (Kaya Türkmen’in babası) Expo 58’de Türk Pavyonu’nun Genel Komiseri Munis Faik Ozansoy’un yardımcısı olarak görevlidir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk defa düzenlelen ve teması barış olan bu fuarda Türkiye’nin yapacağı atılımı organize eden ekibin kilit taşlarından biridir.

Mozaik Duvar’ın önünde Bedri Rahmi Eyüboğlu, eşi Eren Eyüboğlu ve Türk Pavyonu’nun mimarlarından Muhlis Türkmen bir arada. Yıl 1958…

60 metrelik 227 metrekarelik bir Mozaik Duvar

Ergin’in anlatımıyla “Bedri Rahmi’nin eseri Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat’ların başını çektiği Anadolu Hümanizması kültür anlayışını yansıtır. Duvarı kaplayan mozaik panolarda kapsayıcı, kucaklayıcı renkli bir Türkiye tablosu yer alır. Tepsilerle yemek veya ibriklerle su taşıyan köylü kızları, buğday başakları, hayat ağacı, Boğaziçi, Kız Kulesi, gemiler, balıklar, Ayasofya, Süleymaniye, Sultanahmet, Kapalıçarşı, horon tepen Karadenizliler, köy yaşamını temsil eden motifler.”

Büyük sükse yapar fuarda bu Mozaik Duvar. Fuar kapandıktan sonra Hollanda ve Fransa eseri satın almak ister. Dönemin NATO Genel Sekreteri Paul-Henri Spaak, o tarihte duvarı Paris’te olan NATO karargâhının bahçesi için istediğini iletir Ankara’ya. Ankara bu talebi kabul etmeyince, Bedri Rahmi NATO karargâhı için ayrı bir pano tasarlar.

Mozaik Duvar fuarda büyük ödülünü de kazanır. Bu, bütün dünyanın yarıştığı bir uluslararası zeminde Türkiye’ye yüksek bir prestij getirir.

Amaç hasıl olmuştur. Hem pavyon yapısı hem de bu yapının sembolik bağlantısı Mozaik Duvar modern Türkiye’yi dünyaya tanıtmıştır. Demokrat Parti iktidarı bu pavyon binası ve Mozaik Duvarı aynen İstanbul’da sergilemek ister. Mozaik Duvar İstanbul Belediyesi tarafından satın alınır. Pavyon binası ve Mozaik Duvar paketlenip trene yüklenir ve Belçika’dan Türkiye’ye doğru yola çıkar.  Lakin 27 Mayıs darbesi tüm bu planı bozar.

Mozaik Duvar’ın bir bölümü… 1958’deki Expo 58’de çekilmiş bir fotoğraf.

Mozaikleri canına okuyan darbe: 27 Mayıs

Mozaik Duvar’ın hazin sonunun da başlangıcıdır 27 Mayıs darbesi. Kaya Türkmen kitabında eserlerin Sirkeci Garı’na gelmesinden sonra gümrük işlemleri yürütülürken darbenin olduğunu ve İstanbul belediye yönetimine atanan askerlerin mozaiklerin bulunduğu kolilerle ilgilenmediklerini anlatıyor. Duvarın taşındığı koliler Gülhane Parkı’nın bir köşesine konur ve kaderine terk edilir.

Projenin mimarları Gülhane Parkı’nda istiflenen panoların durumunu bir dilekçeyle yetkili makamların dikkatine getirseler de bu girişimlerine yanıt alamazlar. Ardından 1963 yılında Milliyet gazetesinde bir haber çıkar. Haberde, “Dört milyonluk malzemenin çürümeye terk edildiği, Eyüboğlu’nun panosunun ahşap bir depoda tutulduğu, çürümeye terk edildiği, harap olduğu, her şeyin kırıldığı, buradan parçaların bir bölümünün çalındığı, ünlü bir sanat eserinin yok edildiği” yazılır.

Aradan yıllar geçer 1979 yılında dönemin İstanbul Belediye Başkanı CHP’li Aytekin Kotil, konunun dikkatine getirilmesi üzerine sanat danışmanı Atila Alpöge’yi Gülhane Parkı’ndaki eseri kurtarmakla görevlendirir. Alpöge, konuya el attığında mozaiklerin talan edildiğini, büyük ölçüde yok edildiğini tespit eder.

Bu sırada Bedri Rahmi’nin mozaiklerinin bir kısmı bulunur. Belediyenin Edirnekapı’daki cam-alüminyum binasında çöp arabalarının yıkanması için yaptırılan havuzdadır. Aytekin Kotil, o eserlerin 1975’te vefat eden Eyüboğlu’nun Kalamış’taki evine taşınması talimatını verir.

Mozaik Duvar’ın bir kısmı Kıbrıs’ta ortaya çıkıyor

Fakat bu 227 metrekarelik Mozaik Duvar’ın küçük bir parçasıdır. Mozaiklerin bir kısmı daha sonra Kıbrıs’ta ortaya çıkar. Nasıl mı? Sedat Ergin’in anlatımından devam edelim.

Kıbrıs’ta 1960 yılında Zürih ve Londra Antlaşmaları ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin fiilen işlediği, henüz krizin patlak vermediği bir dönemde, 1962 yılında Yedinci Uluslararası Kıbrıs Fuarı düzenlenir. Türkiye, bu fuarda bir gövde gösterisi yapmayı amaçlar. Organizasyonu gerçekleştirme görevi Dış Ticaret Bakanlığı bürokratlarından Edip Yeğiner’e verilir. Yeğiner, bir hafta içinde fuardaki Türkiye pavyonunu hazırlamak durumundadır. Kıbrıs olunca, konu bir milli meseleye dönüşür.

İstanbul’daki bir müteahhit arkadaşını arar Yeğiner ve pavyonun inşaatına yardımcı olmasını ister. Arkadaşı “Seve seve yaparım. Ayrıca merak etme, benim evin bodrumunda hazır bir pavyon var” diye konuşur. Gerçekten de panoların bir bölümü işinsanın  Mecidiyeköy’deki evinin bodrumundadır. Mozaik panolar hemen uçakla Kıbrıs’a taşınır.

Fuat bitimi mozaik askerlere veriliyor

Cumhurbaşkanı Makarios yapar fuarın açılışını. Türkiye pavyonunda Bedri Rahmi’nin horon, Ebabil kuşları, hayat ağacı gibi figürlerin bulunduğu panoları sergilenir. Bu arada, İstanbul Boğazı’nı temsil eden panonun altında “Bedri Rahmi 1958” imzası vardır.

Fuar bitince Türk Büyükelçisi Emin Dirvana panoların Kıbrıs’ta kalması için ısrar eder. Mozaiklerin sahibi olan işinsanı, bunun üzerine panoları büyükelçiliğe hediye eder. Peki işinsanının eline bu mozaikler nasıl geçmiştir? Orası hala muamma!

Tabii bu mozaikler büyükelçilikte kalmaz! Önce dönemin Kıbrıs Türk Alay Komutanı Albay Turgut Sunalp (sonradan orgeneral ve MDP lideri) panoları büyükelçiden rica eder. Kıbrıs’taki panoların önemli bir kısmı da askerlere gider ve alay gazinosuna asılır. Bu el değiştirme sırasında da Kıbrıs’a getirilen mozaiklerin bir kısmı yine kaybolur.

Babasının ‘O canım mozaikler’i Kaya Türkmen’in karşısına çıkar

Bir kısmı Türk Büyükelçisi’nin ‘Villa Fırtına’ diye bilinen, Akdeniz’e bakan yazlık konutunda ortaya çıkar. 1979-84 döneminde Lefkoşa Büyükelçisi olan İnal Batu’nun eşi Nevra Batu, bir gün villanın garajında mozaik panolar keşfeder. Bunların beşi villadaki asma kata yerleştirilir. Panolardan biri sert bir rüzgârın esmesi sonucu kırılır, kalan dördü daha sonra Lefkoşa’ya götürülerek büyükelçiliğin bekleme odasındaki duvara asılır.

Aradan yıllar geçer Kaya Türkmen 2010 yılında Lefkoşa Büyükelçiliği’ne atanır. Büyükelçiliğe ayak bastığında Expo 58’deki sergilenen Mozaik Duvar’ın dört panosunu karşısında bulur. Kaya Türkmen, kitabında daha çocukluğu sırasında fuarın organizasyonunda önemli rol oynayan babası Büyükelçi Doğan Türkmen’in konu her geçtiğinde “O canım mozaik pano ne oldu?” deyip durduğunu yazıyor. İşte o canım mozaiğin dört panosu karşındadır.

Kaya Türkmen görevi sırasında bu Mozaik Duvar’ın peşine düşen Lefkoşa’da Sidestreets adlı bir kültür merkezinin yöneticisi ve KKTC’de öğretim üyesi olarak edebiyat okutmakta olan Johann Pillai ile tanışır. Pillai, bir süredir adada bir dedektif sabrı ile kayıp duvarın izini sürmektedir.


Johann Pillai Salt’ta yaptığı konuşmada Mozaik Duvar’ın izini nasıl sürdüğünü anlatıyor. 

Büyükelçiye, bazı panoları bulduklarını ve bunlarla bir kayıp duvar sergisi açacaklarını anlatır. Kaya Türkmen’in babasının uzun yıllardır akıbetini merak ettiği panoların bir kısmı  (40-45 parça) 2010 yılında Lefkoşa’da açılan sergide görücüye çıkar. Bu parçalar serginin bitiminden sonra Büyükelçiliğe teslim edilir. Türkiye de bu sergi sayesinden Mozaik Duvar’ın hazin kaybolma hikayesine vakıf olur. Hatta dönemin Ak Partili Kültür Bakanı Ertuğrul Günay sergiyi gezip bu sergiyi İstanbul ve Ankara’da açmak istediklerini söyler.

Bu arada Pillai, Büyükelçi Türkmen’e “Sizin Villa Fırtına’da bir parça daha varmış” der ve ekler “Sehpa yapılmış…”  Kaya Türkmen villaya gittiğinde gerçekten 80×40 ebatlarında çok hantal, çirkin, beyaza boyanmış, demir ayaklar üstüne oturtulmuş, bir mozaik parçasından dönüştürülmüş bir sehpayı fark eder.

Doğan Türkmen: “O Johann’a benden selam söyle ve alnından öp”

Türkmen “Ben villanın terasında Anadolu’yu seyrederek viskimi yudumlarken ayaklarımı koyuyordum üstüne. Meğer babamın canım panosundan bir parçaymış. Kötü oldum” diye yazıyor kitabında.

Anlaşılır ki, askerler bazılarını kesip biçip çeşitli amaçlarla kullanmıştır. Bir kısmı mutfak tezgâhına dönüştürülmüştür. Bazılarından mobilya yapılmıştır. Türkmen, “Villa Fırtına’daki sehpa da askeri üretim olsa gerek” diye not düşmüş kitabında.

Ama Mozaik Duvar’ın kimi parçaları Kıbrıs’ta mevzilerde de bulunur. Türkmen bunlardan birisinin Gönyeli’de Hatice Hanım’ın bahçesinde bulunduğunu yazıyor. Hatice Hanım, mozaikleri bir rüyasıyla ilişkilendirip mukaddes görüyormuş.

Kaya Türkmen, Ada’dan çocukluğundan itibaren babasından duyduğu kayıp duvar muammasının birçok bilinmezini çözerek Türkiye’ye dönüyor. O sırada hayatta olan babasına bütün öyküyü anlattığında, Büyükelçi Doğan Türkmen, “O Johann’a benden selam söyle ve alnından öp” diyor.

Sedat Ergin “Öyle anlaşılıyor ki, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Brüksel’deki duvarından keşfedilmeyi bekleyen daha başka mozaik parçaları da var önümüzdeki dönemde. Özetle, Eyüboğlu’nun kayıp mozaikleri dosyası henüz kapanmış değil” diyor.

İki dev yönetmenin kavgası... Nuri Bilge Ceylan ilk kez konuştuİki dev yönetmenin kavgası… Nuri Bilge Ceylan ilk kez konuştu

 

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.