Amerika’da da dünyada da pek çok kişiye göre o popüler anlamda caz müziğinin kurucu babası. Bir trompet ustası. Hafif çakıllı sesiyle unutulmaz bir şarkıcı. Onu Türkiye’de de dünyada da herkes Hello, Doly ile, What a Wonderful World ile Mack the Knife’la ve başka sayısız şarkıyla tanıyor. Unutulmaz güzel ses Ella Fitzgerald başta Amerikan cazının bütün büyük şarkıcılarıyla albümleri, ortak kayıtları var. Şimdi yeni gösterime girecek olan bir belgesel, her zaman kocaman şişirdiği yanakları ve büyük gülümsemesiyle bilinen bu büyük müzik insanı Louis Armstrong’un ününün doruğundayken bile nasıl ırkçılıkla karşı karşıya kaldığını ve aslında ne kadar öfkelendiğini ortaya koyuyor. Louis Armstrong’s Black & Blues, adlı belgeselin yapımcıları, müzisyenin uzun yıllar boyunca her akşam kendi kendine yaptığı ses kayıtlarının tamamına ulaşmışlar. Armstrong her akşam günlük tutar gibi o gün başından geçenleri ve duygularını teyp kayıtlarına yansıtmış ve bu kayıtlar bugüne kadar gizli kalmış. Kayıtlar Armstrong’un nasıl kırıcı bir ortamda ayakta kalmaya çalıştığına ışık tutuyor. Belgesel bu hafta ilk olarak Toronto Film Festivali’nde gösterilecek.