Çağdaş Arap edebiyatının öne çıkan Suriyeli yazarlarından Halid Halife 64 yaşında hayatını kaybetti. Hukuk öğreniminin ardından 30 yıl boyunca çeşitli türlerde eserler kaleme alan Halife'nin Türkçeye çevrilmiş iki kitabı vardı. Halife Suriye'deki parçalanmayı çok önceden öngören yazarlardan biriydi.
Çağdaş Arap edebiyatının öne çıkan Suriyeli yazarlarından Halid Halife 64 yaşında hayatını kaybetti. Hukuk öğreniminin ardından 30 yıl boyunca çeşitli türlerde eserler kaleme alan Halife’nin Türkçeye çevrilmiş iki kitabı vardı.
2013 yılında Necib Mahfuz Kitap Ödülü’nü alan ve Türkçede yayımlanan ilk romanı ‘Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok’, 2014’te Uluslararası Arap Edebiyatı Ödülü’nde (IPAF) finale kalan yapıtlardan biri olmuştu. Roman, yıllar içinde yıkıcı bir dönüşüme maruz kalan, çoğu kişinin eski günlerini özlemle andığı Halep’i başrole alıyor. 50 yılı aşkın bir dönemde Suriye’de yaşanan toplumsal parçalanmayı, yıkılan hayalleri, şiddeti, bastırılan acı ve korkuyu sosyal ve psikolojik derinlikle yarattığı çok sayıda karakter aracılığıyla gözler önüne seriyor.
Halife’nin Türkçeye çevrilen ilk romanı, 2013 Necib Mahfuz Kitap Ödülü’ne değer görülmüştü.
1964 yılında Halep’te doğan Halife birçok televizyon dizisini de kaleme aldı, yapıtları pek çok dile çevrildi. ‘Dalaverenin Bekçisi ‘(1993) ve ‘Çingenenin Defterleri’ (2000) romanlarından sonra yayımladığı ‘Nefrete Övgü’ (2006) ile 2008’de Uluslararası Arap Edebiyatı Ödülü’nün finalistleri arasında yer aldı. 2016’da raflarda yerini alan’ Ölmek Zor İş ‘romanından sonra 2019’da okurla buluşan son romanı ‘Kimse Namazlarını Kılmadı’dayla dünya çapında üne ulaştı
‘Ölmek Zor İş’ yazarın Türkçeye çevrilen ikinci kitabıydı. Delidolu Yayınları etiketi ve Mustafa İsmail Dönmez çevirisiyle Türkçeleştirilen roman, devrimci öğretmen Abdullatif Salim ile çocukları Bülbül, Hüseyin ve Leyla’nın çevresinde 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı’nı anlatıyordu. Kitap, aralarında esen soğuk rüzgârlara karşın 3 kardeşin, ölmeden önce cenazesinin Şam’dan, köyü İnnabiye’deki kız kardeşi Leyla’nın küllerinin yanına götürülmesini vasiyet eden babalarının son dileğini gerçekleştirmek için yola çıkmasıyla başlıyor. Farklı gruplarca sürekli kesilen travmatik yolculuk boyunca kardeşler, kendilerini; kendileriyle, birbirleriyle ve ülkeleriyle hesaplaşma içinde buluyor.