Mimar ve sanatçı Melek Zeynep Bulut’un 'Açık Yapıt' adlı ödüllü çalışması kapsamında Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen söyleşide Kamusal sanat’, kentlilik ve kent hakkı gibi kavramlar masaya yatırıldı.
Melek Zeynep Bulut’un ödüllü bir kamusal sanat örneği olan ‘Açık Yapıt’ adlı çalışması, Cumhuriyet’in 100. yıl kutlamaları kapsamında 29 Ekim’de Atatürk Kültür Merkezi önündeki açık alana yerleştirildi. Sergi kapsamında ayrıca AKM Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’nde bir konuşma programı gerçekleştirildi. Mimar ve sanatçı Melek Zeynep Bulut, çağdaş sanatçı Murat Germen ve mimar Celaleddin Çelik’in konuşmacı olarak yer aldığı söyleşide ‘Kamusal Sanat’, ‘Kentlilik’ ve ‘Kent Hakkı’ gibi kavramlar üzerinde duruldu.
İlk kez Londra Tasarım Bienali kapsamında tarihi Somerset House’un avlusunda sergilenen ‘Açık Yapıt’, haziran ayında yapılan halk oylaması sonucunda birinci seçilerek ‘Public Award’u kazanmıştı. Bu sergilemenin ardından Londra Tasarım Festivali 20. Yıl Özel Seçkisi’ne davet edilerek tarihi Thames Nehri üzerinde, Londra siluetinde bu kez “asılı bir anıt” olarak sergilenmişti.
Uluslararası basında adından sıkça söz ettiren yerleştirme, şimdi T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı özel daveti ile Atatürk Kültür Merkezi’nde ziyarete açılarak ilk kez Türk sanatseverlerle buluştu. 19 Kasım’a kadar AKM’nin avlusunda görülebilecek metal strüktür, insanlık tarihi boyunca karşımıza çıkan güç, aidiyet, sınır belirleme gibi toplumsal hiyerarşi temsili olan kavramları, varoluşsal bir zeminde tartışmaya açıyor.
Bir kamusal sanat örneği olan ‘Açık Yapıt’ı, kentsel aidiyet bağlamında ele almak üzere AKM Vitali Hakko Kütüphanesi’nde bir araya gelen konuşmacılar öncelikle, “kent” ve “kentlilik” kavramları üzerine konuştular. Bir kentin gerçekten kent olabilmesi için üretimin tüketimden daha ağır basması gerektiğine dikkat çeken Murat Germen, “Tüketimin üretimden daha fazla olduğu yer artık bir kent değildir, orası belki de bir kasabadır. İnşaat yapmak kentleşme anlamına gelmiyor. Önemli olan, üretimi arttırarak kenti küresel arenada belli bir seviyeye yükseltmektir” dedi.
Murat Germen konuşma sırasında Fransız sosyolog Henri Lefebvre tarafından üretilen “Kent Hakkı” kavramına vurgu yaparak, “Bir vatandaş olarak ben Gaziantep, Kahramanmaraş gibi şehirlerin geleceğiyle ilgili bilgi sahibi olmak istiyorum. “Kent Hakkı” kavramı kentte yaşayanların olup bitenler hakkında bilgi edinme hakkını içeriyor. Deprem bölgesinde şu anda hayatlarını sürdürmeye çalışanların da kendi kentlerinin geleceği hakkında bilgi sahibi olmaları gerekir. Kamunun mutlaka bilgilendirilmesi gerek. Kamu dendiğinde çoğunlukla akla devlet ya da iktidar geliyor, hep yanlış anlaşılıyor. Kamu, halk demektir. Kamu bizleriz” dedi.
Açık Yapıt’ın gecesi gündüzünden farklı
Kendimizi yaşadığımız kente ait hissetmenin önemine vurgu yapan Germen, “Ait hissetmediğimiz kentte ne olduğunu da sorgulama gereği duymayız. İstanbul’da yaşayan kaç kişi kendini İstanbullu olarak tanımlıyor, tartışılır. Bir vatandaş olarak taleplerimizi gerekli mercilere aktarabilmeli, hesap sorabilmeliyiz. Bunun için kent konseyleri, mahalle meclislerinin devreye girmesi gerekir” dedi.
Söyleşinin moderatörlüğünü üstlenen sanatçı Melek Zeynep Bulut da ‘Açık Yapıt’ın Thames Nehri üzerindeki yerleşimi sürecinde, Londra’daki kent konseyine mensup kişilerle yaşadıkları deneyimi aktardı: “Geçici serginin kurulumunu gerçekleştirirken kent meclisi tarafından yönlendirildik. Kamusal alana müdahale ederken belli kuralları yerine getirmeniz ya da ihlal etmemeniz gerekiyor” diyerek kent meclislerinin şehirdeki her türlü girişimi nasıl denetlediklerinin altını çizdi.
Kent meclisleri, yerel yönetimler ve devlet tarafından desteklenmesi gereken bağımsız sivil oluşumlar. Kuzey Avrupa ülkelerindeki kent konseyleri yerel yönetimlerin ya da devletin elindeki karar alma mekanizmaları üzerinde çok etkin rol oynayabiliyor. Örneğin, Helsinki Kent Konseyi, 2016 yılında şehre yapılması düşünülen Guggenheim Müzesi’nin tartışmalı planlarını reddetme kararı almış ve projenin gerçekleştirilmesini engellemişti. Şehir halkına 80 milyon pounda mal olacak proje, Kent Konseyi tarafından onaylanmadığından kolaylıkla rafa kaldırılmıştı.
Bizim de 2019 yılında kurulan bir kent konseyimiz var. İstanbul Kent Konseyi, belediyenin bir birimi, müdürlüğü veya uzantısı değil; tamamıyla sivil bir oluşum. Web sitesinde yer alan çalışma yönergesine göre İstanbul Kent Konseyi; kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ilkelerini hayata geçirmeyi; sivil toplumun güçlendirilmesi ile başta çocuklar, gençler, kadınlar ve engelliler olmak üzere sesi az duyulanların toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmayı amaçlıyor.
Murat Germen’in de söyleşide işaret ettiği üzere, şehrimizde olup bitenler hakkında bilgilendirilme talebinde bulunmak bizim en temel kent haklarımızdan biri. Her ne kadar İstanbul gibi kentleşme anlamında kural ihlallerinin norm haline geldiği bir şehirde kent konseyinin işinin çok zor olduğunu kabul etmek gerekse de hâlihazırda taleplerimizi iletip sorularımızı yöneltebileceğimiz bir mecranın bulunması, şehrimiz adına umut verici.