2 Kasım 2023

Bilincim hâlâ daha genişliyor

New York’ta 1973-74 yıllarında son derece ilginç bir yayıncılık deneyi yapıldı.

lokal bir televizyon her cumartesi tam gece yarısı hızla hareket eden bir trenin önünden çekilmiş görüntülerini yayınlamaya başladı. ekranda sadece trenin önünden görülebilecek  akıp giden tabiat manzarası görülüyor, fonda da the Doors’un ‘Raiders of the Storm’ parçası çalıyordu.

bunu birkaç hafta üst üste seyrettim. itiraf etmeliyim ki görüntüler ve müzik etkileyiciydi, ama yine de üniversitedeki arkadaşlarımın bundan neden o kadar etkilenip duygulandıklarını anlayamamıştım.

***

Üniversitenin içinde açılmış olan ve az daha okuma hayatımın sonunun gelmesini yol açacak olan barımızda tek konuşma konusu hafta sonundaki bu görüntü olabiliyordu.

***

Barda bir gün cesaretimi toplamak için insan karakterini hızla değiştirebilen türde bir içki içip bir kızın yanına yaklaştım ve kızlardan görmeye alışık alıştığım geleneksel davranışı gördükten, yani çıkma teklifim reddedildikten sonra peki o zaman sana bir sorum olabilir mi diye konuştum. ‘sor ama kısa olsun’ dedi kız bütün acımasızlığıyla. Ben de hafta sonunda yayınlanan o görüntüyü sevmekle birlikte herkesin neden bundan bu kadar çok etkilendiğini anlayamadığımı söyledim.

***

o da gülümseyerek çantasından elle sarılmış bir sigara çıkardı ve bu hafta sonu o görüntüleri bir de bunu içerken seyret dedi. ben teşekkür ederek karakterimi kendime biraz daha çekilebilir hale getirmek için içmek üzere köşeme çekildim. üçüncü  içkimi içtikten sonra kızın o davranışının bana yapılmış bir evlilik teklifi olduğu gibi bir yorum yapma aşamasına gelmekte olduğumu hissederek, işler daha da tehlikeli hale gelmeden  hızla çıkıp gittim bardan.

cumartesi gecesi hızla giden trenden çekilmiş görüntüler başlamadan önce sigaramı yaktım ve içmeye başladım.

***

insan bilincini uyuşturacak sanılan o görüntü ve müzik tamamen farklı bir şey yapıyordu.

***

elle sarılmış ve tütüne kim bilir ne eklenmiş o sigara insanın beynini gevşetiyor ve genişlemeye uygun hale getiriyor olmalıydı.

Doors’un müziğinin geçek anlamını kavradıktan sonra Philip Dick ve William Burroughs gibi bir yazar olmayı da ilk kez o gece kafaya  koymuştum.

Malum Philip Dick ve William Burruoghs kimyasallar ile  genişlettikleri hayal güçleriyle kitaplarını yazarlardı. bu yazarların ekolünde olmak ileride bana da uyacaktı bunu da o gece anlamıştım.

***

o geceki sigaranın içine ne koyduğunu öğrenmek için okulu bitirinceye kadar o kızı aradım ama maalesef bulamadım. tam iyi yazar olabilmek için bilincimi genişletemeyecek miyim acaba diye düşünmeye başlayacakken beynime aynı etkiyi viskinin de yaptığını keşfettim. Böylece esrarkeş olmak yerine alkolik olma yolunda sağlam adımlarla yürümeye başladım. post modern dadacı mizah yazarı olmaya da bu yolun sonunda vardım.

***

sigarayı içtiğim o gece  aynı zamanda iyi bir Dadaist olmaya karar verdiğim akşam da olabilir.

çünkü o gece keşfettiğim kadarıyla mizah yoluyla entelektüel terörizm yaratmak bana çok uymaktaydı. bu fikrim sigaranın üzerimdeki etkisi bitince de değişmedi.

***

daha ilerde bir gece viskiyle genişletilmiş bilincim bana Fluxus hareketine mutlaka katılmam gerektiğini söyledi. Artık herkesin sanatçı olduğunu söylediği için Alman sanatçı Joseph Beuys nedeniyle zaten sempatim olan hareketi daha aktif izlemeye başladım.

***

Bunun ne olduğunu soracak olanlara 1963 yılında George Maciunas tarafından kaleme alınan Fluxus Manifestosu’ndan şu bölümü vermekle yetineyim:

‘kapitalist hastalık dünyasını, ‘entelektüel’ profesyonel ve ticarileşmiş kültürü temizleyin. ölü sanatı, taklidi ve yapay sanatı, yanılsama üreten sanatı temizleyin. Sanatta devrimci tufanı ve dalgayı destekleyin. Yaşayan sanatı, karşı-sanatı, sadece eleştirmenler, amatör ve profesyonel sanatçılar tarafından değil herkes tarafından anlaşılan sanat olmayan gerçekliği destekleyin.’

***

yanlış anlaşılma olmasın, bu harekete ilgi duyduğum günlerde ben anarşizm sınırlarında bir marksisttim. ama daha sonra kapitalizmin  hastalıklı dünyasının bazı bölümlerinden çok hoşlandığımı fark ettiğimden sadece dadacı kaldım, marksizmden vazgeçtim.

***

bu bilincimin genişlemesi meselesini İsmet Berkan’ın bana yönelik yazdığı yazıdan sonra düşündüm. Modernin rasyonel dünyasında kalmayı  sürdürdüğünden kuşkulu olduğum İsmet Berkan sadece bu yüzden tam anlaması mümkün olmayan post moderni bana anlatmaya girişmiş. Ama ben bugün anlatmaya çalıştığım gibi uzunca bir süredir post modern dünya içinde yaşıyorum, ilgim sadece teorik değil. Berkan’ın o yazısına cevabım bugün yaptığım gibi sadece mizahla sınırlı olabilirdi. ama dediği önemli şeyler de olduğundan cevabı daha düzgün yani ‘ciddi’ kalarak vermeye başka bir yazıda girişeceğim.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.