Akademisyen arkadaşlarla konuşmalarımdan ve yakın zaman önce bir süre üniversitede ders de verdiğimden, birkaç istisna dışında Türkiye’de var olan bazı üniversitelerin bu adla çağrılmasının düşünen insanların zekasına hakaret oluşturduğunu düşünüyorum.
‘Merdiven altı’ bizim bazı kaçak üretimleri anlatmak için oluşturduğumuz harika bir kavram. Bizim o çapsız üniversitelerimiz de neredeyse kaçak eğitim veriyor yani onlar da merdiven altı üniversiteler. Çok isteyen olursa adlarını tek tek sayarım da.
Bu tür ‘yüksek’ eğitim için buralara giden şansız gençler diploma aldıkları zaman lisede öğrendiklerini dahi unutuyor bence. Vasat insan üretme merkezi gibi çalışan çoğu merdiven altı üniversitede öğretim görevlisi kalitesi öyle düşük ki bu insanların bırakın üniversitede hoca olmayı ana okulunda bile görevlendirilmeleri bence acilen yasaklanmalı.
deneyimden biliyorum bu tür yerlerde okumak zorunda kalan öğrenciler de çok mutsuz. hepsi okulu bitirdikten sonra diplomalı işsiz olacaklarını biliyor. Bir mucize olsa ve Türk ekonomisi tekrardan şahlansa dahi bu okullardan mezun olanların birkaç istisna dışında iş bulabilmesi katiyen mümkün değil. Aklı başında bir işadamının bu okullardan diplomalı birine iş vermesi imkansız.
Bu kanayan yaraya bugün mütevazı bir çözüm önerim olacak. umarım yetkililer bu makul önerimi ciddiye alıp bir an önce uygulamaya koyar. çünkü var olan berbat koşullarda ülkemizin kurtuluşu da burada olabilir.
Artık ülkede gelinen noktada, rol modellerine de bakınca, nerdeyse herkes fenomen ya da dolandırıcı olmak istiyor. Dolandırıcı insan sayısı o kadar arttı ki, etrafta sahte doktor, sahte savcı, sahte hakim, yanında sahte emir eri olan sahte general bile görmek mümkün.
Kimse kimseye artık güvenemiyor. yeni evli gençler acaba bir gün bizim yataktan canlı yayınımızı yapıp milletten para ister mi diye kuşkuyla birbirine bakıyor.
insanlar akşam yemeği için baba evine giderken bile acaba annem-babam beni tuzağa düşürüp dolandırır mı diye düşünüyor neredeyse.
Sosyal medyada dolandırıcıların, ahlaksızların ne kadar kolay para kazandığı, ne kadar para içinde yüzdükleri devamlı anlatılırsa askıda ekmek uygulaması olmasa aç kalacak olanların ve poposuna don almaya para bile bulamayanların dolandırıcı olmaktan başka çaresi de kalmaz elbette. Dolandırıcı olmak neredeyse toplumsal bilinçaltımızın kaderi olmuş durumda..
Bu yüzden merdiven altı üniversitelerde okutulan derslerin zaten hiçbir kıymeti olmadığından, o dersler cahili daha cahil yapmaktan, kendiliğinden biraz kültürü olabilen insanı kültürsüzleştirmekten başka işe yaramadığından, aslında mevcudiyet nedeni bile olmayan bu tür ‘üniversitelere’ zorunlu dolandırıcılık dersi konsun en azından.
Yalaka üniversiteler bazen siyasi liderlere fahri doktora verir ya. biz de profesyonel dolandırıcılara ve profesyonel ahlaksızlara fahri doktora verelim ve bu dolandırıcılık dersini vermeleri için doçent veya profesör olarak onları atayalım. bu ders zorunlu tutulursa o zaman aslında hemen kapatılması gereken bazı üniversiteler de sonunda bir işe yarayabilir. gençlere mezun olduktan sonra zaten girmek zorunda kalacakları dolandırıcılık işinde hızla başarılı olabilmeleri için gerekli alt yapı böylece verilmiş olur…
Bu hiç olur mu demeyin. Olur bal gibi olur.
Bu memlekette insanlara Galata kulesini, kent meydanlarındaki tarihi saatleri, tramvayları, şehir hatları vapurunu ve hatta ABD’nin altıncı filosundaki uçak gemisini bile satabilmiş ünlü dolandırıcı Sülün Osman daha sonra hapiste diğer mahkumlara ‘Alın teri ile Yaşamak’ konulu konferans verebildiyse, bu bile kabul gördüyse, şimdi de üniversitelere dolandırıcılık üzerine ders hatta doktora yapmak imkanı konmasına da kimsenin şaşırmaması gerekiyor. Sülün Osman hayatta olsaydı bu üniversiteye ordinaryüs profesör olarak atanması gerekirdi.